ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK

“Balık verirsen bir kez doyurursun halkı. Öğretirsen balık tutmayı her zaman doyar karnı.” Demiş günün birinde biri, doğru da demiş; öğrenmek ve öğrenmemek mesele bu. Bir şeyi öğrenirsen karnın doyar, aç kalmazsın. Bilmezsen eğer ömrün boyunca birilerine muhtaç ve kendin için hiçbir şey yapamadan yaşar gidersin. Öğrenmenin, bilmenin değerini anlatmayacağım bu yazımda, bugün anlatacağım şey nasıl öğrenmemiz ve nasıl kullanmamız gerektiği olacak. Öğrenmek için, meslek sahibi olmak için, karnımızı doyurmak için küçük yaşlardan başlayarak okula gidiyoruz ve “eğitim ve öğretim” denen sisteme dahil oluyoruz. Okul öncesi, ilk okul, orta okul, lise, üniversite... Ve keyfine göre sonrası da var bunlarla bitmiyor bu serüven. Kimimiz bu süreç sonunda iyi bir iş ediniyor mutlu oluyoruz, kimimizse işsizler ordusunda bir nefer. Bazıları bu süreci erken terk ediyor ve iyi paralar kazanıyor. Bunlar gibi birçok olasılık var her gün birileri bunları yaşıyor, bilemeyiz.

 

Asıl amacımız şu olacak bu süreyi en faydalı şekilde geçirmek ve bir şeyleri bilmek, bizden önce yaşamış ve dünyayı değiştirmiş insanları tanımak, bugünümüzü var edenlerle yok etmeye çalışanları bilmek ve yapılan hataları yapmamak veya doğru yapılanları geliştirerek yarına zemin hazırlamak olmalı. Dünya 100 yıl öncesinin dünyası değil ve artık bazı şeyleri öğrenmek o zamanlardaki gibi zor, meşakkatli bir süreç olmaktan çıktı. Yapılan son araştırmalara göre dünya nüfusunun yaklaşık %60’ı interneti günlük hayatında kullanıyor ve günlük ortalama 7 saat gibi bir süresini internet başında geçiriyor. Bu çok ama çok uzun bir süre. İnternette aradığın bir şeye cevap bulma hızın saniyelere düşmüş vaziyette, bu durumda bir şeyleri öğrenmek için klasik “eğitim ve öğretime”, okullara veya öğretmenlere ihtiyaç duymamıza gerek yok değil mi? Kısmen öyle fakat bazı konularda hâlâ bunlara ihtiyacımız var. Zaten kapatılsın, gereksiz de demiyorum. Olması gereken dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu son 20-25 yılda meydana gelen değişikliklere ayak uydurulması, eğitim ve öğretimin eski tanımından daha çok yeni tanımlamalar yapılması ve bunun uygulanmasıdır. Mesela öğretmenlerin bu yüzyılda çocuklara öğretmesinden ziyade anlatmak istediği konuyu bir kıvılcım gibi öğrencinin zihninde çakması ve öğrencisine bu konuyu merak ettirmesi gereklidir. Çocuk beynine giren merak ve sorular ile bu konuyu araştırır sonrasında da gerekli soruları hocasına sorarak eğitim sürecini daha verimli ve anlaşılır hale getirir. Birtakım kalıpları ezberlemek yerine ilgisini arttırmak öğrencinin gelişimini ve öğrenme arzusunu arttıracak ve bu arzu sayesinde öğrenmeyi öğrenecektir. Bir şeyleri kendi kendine öğrenmeyi başaran öğrenci sonrasında birçok şeyi daha kendi kendine ve gerektiğinde sorular sorarak öğrenecek, öğrenmesi gerektiğini bilecektir. Ve bunu bir sınava, sözlüye hazırlanmak, ondan yüksek puan almak için değil kendi içindeki öğrenme ateşini söndürmek ve merakını dindirmek için olacaktır. Bir öğrenme ateşi söndüğünde yeni biri mutlaka yanacaktır.

 

Aynı zamanda öğrencinin bir alana bağlı kalmasının önüne geçmiş oluruz böylelikle. Örneğin mühendislik okuyan biri mühendis olmak istemediğinde birçok farklı sektörde çalışmaktan çekinmez, yapmak istediği işi hızlı bir şekilde öğrenerek o işi yapabilir. Bu da ülkemize ve dünyaya daha çok katkı, daha mutlu insanlar ve huzurlu bir gelecek demektir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İYİLEŞİYORUM

 Uzun zaman oldu buraya yazmayalı. Yazmanın beni ne kadar rahatlattığını, içimdeki yüklerden ne kadar arındığımı unutalı yıllar olmuş. Hep b...