Uzun zaman oldu buraya yazmayalı. Yazmanın beni ne kadar rahatlattığını, içimdeki yüklerden ne kadar arındığımı unutalı yıllar olmuş. Hep birileri tarafından okunmayı beklemişim bu süre içinde yazdıklarımın. O yüzden hep birilerine doğrudan yazmışım. Yazmadıkça almışım hepsini içime. Sahiden yaşta almışım, 25'ten gün almışım burda yokluğumda. İçtiğim kahve sayıları kat be kat artmış, evdeki kedi sayısı da ikiye katlanmış bu yoklukta. Fakat hâlâ bir sevgi alıyorsam beş katı sevgi veriyorum. Eskisi kadar okuyamıyorum da gittikçe seçicileştim. Eskiden elime aldığım her kitaptan bir şey öğrenir bitirene kadar bırakmazdım. Son yıllarda dünyadaki bütün kitapları okuyamadan öleceğimin farkına vardım. Bu yüzden artık kitapları yarım bırakma lüksünü kendimde buluyorum. Eskisi kadar 'küçük' şeylere üzülmüyorum, biraz boş verebilmeyi, kafaya takmamayı öğrendim.
Bu süre içinde aldığım en büyük derslerden biri de hiçbir koşul ve sebeple taviz vermemem gerektiği olduğu. İyi değilmiş, sinirli anına gelmiş, sonunun böyle olacağını düşünememiş, sonunun buralara geleceğini bilseymiş yapmazmış. Bunların hep manipüle tekniği olduğunu sonradan öğrendim. Turgut Uyar'ın da o şiirde dediği gibi 'ben aslında her şeyi sonradan öğrendim/ herkes herkesi sonradan öğrenirmiş, bunu da sonradan öğrendim.' Ben kimsenin hatasına kayıtsız, cevapsız kalındığında aynı hatayı bir daha yapmadığına şahit olmadım. Benim gösterdiğim iyi niyetlerin, sarf ettiğim çabaların, yaptığım iyiliklerin hiçbir insanı düzelttiğine denk gelmedim. Tam tersi benim gösterdiğim iyi niyete daha da nankörce yaklaştılar. Kimseyi kırmayayım, üzmeyeyim diye kendi benliğimden verdiğim her taviz beni daha kırılmaya müsait; karşımdakini de kendini her şeyi yapma hakkına, her sözü söyleme hakkına sahip birine çevirdi.
Gereğinden fazla iyi niyet, nezaket hak etmeyen kişilere gösterildiğinde kişinin kendisine yaptığı bir haksızlık hâlini alıyor. Sevdiğim insanlara her zaman elimdekinin en iyisini sunma, en değerli vaktimi harcama, elimden gelenin en iyisini yapmak için kendi kafamda günlerce düşünce yağmuruna tutulma gibi kötü alışkanlıklarım vardı :) Birden bırakılmıyor fakat yapılan emeklerin nankörlükle sonuçlandığını görünce insan adım adım bırakabiliyor. Tabii ki bu güzel şeyler yapılırken, planlanırken bir karşılık alma düşüncesi akıllara gelmez, bir karşılık için de o kadar zahmete girilmez zaten. Ama karşıdaki insan yapılanları hiç görmeyince duru bir tahammülsüzlük geliyor başa. Ben artık bu tahammmülsüzlüğüme katlanamıyorum. Zarifoğlu'nun da dediği gibi 'kendimden yorulduğum günlerdeyim'.
Gelecekteki kendime sevgilerimle, Ece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder