Hiç yabancı olmadığım bir başlık bu. Çünkü bu ülkede ben de hala öğrenciyim. Ne düşünüyoruz?
İlkokul Öğrencileri
Oyun çağı olarak bilinir. Çocuklar hayatlarının bu
döneminde koşup eğlenerek, konuşarak, oyunlarla öğrenirler. Okullarda buna
elverişli mi? Etrafı demirlerle çevrilmiş küçük okul bahçeleri, konuşmadan
sadece öğretmeni dinlemesini gerektiren sınıf kuralları, hareket etmek isteyen
öğrencilere sıradan kalkmaması gerektiğini belirten kurallar. Uzun dersler ve
kısa teneffüsler. Yaşayarak öğrenmesi gereken çocukları testlere sürükleyen
sınav sistemleri. Ne kadar ışıl ışıl bir eğitim sistemi öyle değil mi?
Ortaokul Öğrencileri
Her ne kadar oyun çocuğu olarak göremesek de ön
ergenlik döneminde olan çocuklarımızın isteklerinin de çok önemli olduğunu
hatırlatabiliriz. Kendini ve yaşamı yeni yeni tanımaya başladığı bu yıllarda LGS
ne kadar sağlıklı? Tartışılması gereken konu. Fakat bilinen tek bir gerçek var:
Müfredatın ağırlığı ve öğrencilere çok fazla gelmesi. Hemen geçen senelerde
sırf TEOG sınavından istediği puanı alamadığı için baskıdan dolayı intihar eden
bir çocuğumuzu aklımıza getirerek bu sınavın başarısını ölçebiliriz.
Lise Öğrencileri
Artık ergenliğin tam içinde olduğunu söyleyebileceğimiz
gençlerimiz, bu lise yıllarında yeniden bir sınav maratonu için başlangıç
yapmaktalar. Hayatlarının tamamını etkileyecek olan meslek seçimini ise tam bu
deli çağlarında gerçekleştirirler. İşte kilit nokta burası: Daha iş hayatını,
meslekleri, yaşamın zorluklarını, para kazanmayı, kendini, yeteneklerini,
becerilerini, hazır olup olmadığını bilmeyen bir nesle zorlu ve ağır bir sınav
yaparak meslek seçmesi için zorlamak ne kadar doğrudur? Şimdi “E, o zaman ne
zaman meslek seçilecek” diyebilirsiniz. Temel istek asıl burada: Sınav olması
bu dönemlerde kabul edilebilir bir durum olsa bile sınavın bu kadar
ağırlaştırılması ve her mesleğin sürekli matematik ve fen bilimlerinden alınan
başarıdan geçmesi ne kadar adildir? Ayrıca yurtdışındaki üniversite seçimlerinin
bu kadar zorlanmadığını ve temelde her öğrencinin isteklerine ve yeteneklerine
bakıldığını biliyor muydunuz? Yani test çözmek değil, el becerisini ve ruhu bir
mesleğe uydurabilmek marifettir.
Üniversite Öğrencileri
Eğitim sistemimiz içindeki sınavlardan türlü zorluk ve
yakınmalar ile geçmeyi başaran gençlerin bir kısmı artık üniversite ile iç
içedir. İlk olarak sorulacak soru: Kaç öğrenci içinde olduğu meslekten memnun?
Evet, bu soruyu sormak şimdi hakkımız. Tamam, her sınavı kabul ettik ve
bitirdik. Daha sonra da bir mesleğe adım attık. Okul yıllarında mesleği yeni
tanıdığımız zaman ya bize uygun olmadığını anlarsak ne yapabiliriz? Belki de
öğrencilerin %30 – %40 kadarı bu sorun ile karşı karşıya gelmektedir.
Üniversiteye gelip mesleği tanıyınca hiç de kendine uygun olmadığını ifade eden
gençlerin sayısı az değildir. Bunun içindir ki her yıl üniversite sınavlarının
yarısından daha da fazla kesimini ya üniversite öğrencileri ya da bir meslek
sahipleri oluşturmaktadır. Sizce bu oran normal mi? Normal olmadığına karar
veren yetkililer, son yıllarda ÇAP (çift anadal programı), yandal programı,
yatay geçiş, merkezi yatay geçiş gibi alternatifleri çoğaltmıştır. Demek ki
öğrenciler haksız değilmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder