Geçenlerde bir masa almıştım, montajı konusunda çok başarılı olamadığım için, tek tarafına destek koymazsam hafif bir sallantı meydana geliyor. Benim gibi dikkat bozukluğu olanlar iyi bilir ki; en küçük dış etkenle bütün odak dağılıyor. Fakat bu masa sallandığında öyle olmadı benim için. Her sallanışında aklıma 'masa da masaymış ha' şiiri geldi.
İyi ki sallanıyor da bu dünyadan Cansever geçti diyebiliyorum. Masam da masa ha diyemiyorum ama onu da seviyorum.
İnsan gerçekten her şeye alışıyor. Önündeki insanlara, sabah uyanmalara, akşam uyumalara, nefes almaya, adım atmaya, geçip giden zamana. Alışmama seçeneği de yok çoğu durumda zaten, alışmazsa zaman savuracak onu; sürüklenerek gidecek kendi hayatının peşinden.
Bu kadar konuşmuşken bu şiirin bana bir öğretisini daha söyleyeyim, Edip Cansever'in masası gibi değil insan, bunu fark ettim. Taşıyabilirim diye her yükü sırtıma almıyorum artık. O masanın üstüne her bulduğumu koymuyorum. Zaten benim masam o kadar da sağlam değil!
Masa Da Masaymış Ha
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
Edip Cansever
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder